7 Temmuz 2019 Pazar

YOU Dizisi İncelemesi


2018'in son aylarında Netflix'te yayınlanan You dizisi benim ilgimi ilk olarak tanıtım fragmanını Youtube'da görmemle çekti. Henüz liseye gitmiş olduğum yıllarda oldukça popüler olan, şimdilerde yayın hayatına son veren Cnbc-e kanalında yayınlanan dizilerden Gossip Girl'de oynayan Penn Badgley bana görür görmez aşina geldi ve kısa bir süre düşününce nereden hatırladığımı buldum. Tabi aradan geçen 10 yıl "Aa ne kadar yaşlanmış." dedirtse de 1991'li olduğunu öğrenince esas yaşlananın ömrümün kendisinin olduğunu fark ettim.

İnternetten dizi izlemek alışkanlığım değildir, dizilerin ticari amaçla piyasaya sürüldüğünü, sanat kaygısı güdülmediği için bana bir şey katmayacağını düşünmem beni dizi sektöründen hep uzaklaştırmıştır. Fakat dizinin instagramda rastladığım birkaç kesitinde katmanları açılan bir karakteri merkeze aldıklarını sezmemle birlikte "You" alakamı cezbedici hale geldi. Öte yandan popüler kültüre uyum sağlamak -en azından tanımak, yabancı kalmamak diyelim- günümüz insanının bir ihtiyacı olduğundan kenafir gözlü bu oğlana bir şans verelim dedik ve vaktin boş olduğu bu yaz tatilinde izlemeye başladık.


* Diziye vereceğimiz puan 
10 üzerinden 7.5
* Oldukça merak uyandırıcı bir işleyişe sahip, bölümler 45'er dakikalık, sürükleyiciliği sizi bir sonraki bölümü izlemeye güdülüyor. Dizinin ilk 1-2 ve son 2-3 bölümü gerilimi esas sırtlayan sahneleri içeriyor ve avını göz hapsine almış bir aslan gibi tetikte bekleyerek izliyorsunuz. Fakat 10 bölümlük bu dizinin gelişme kısmındaki bazı olayların gereksiz yere uzatılması bazen izleyiciyi "Hadi artık, ne olacaksa olsun." isyanına da getirmiyor değil.

* Yönetmenliğe dair çarpıcı bir görüntü aklınızda kalmıyor. Oyunculuklar ise çok başarılı, hiçbiri sırıtan bir performans sergilemiyor.





* Peach karakterine sürenin fazla harcandığını, Peach odağında geçen bölüm sayısının fazla olmasının dizinin hikayesini bir kısır döngüye dönüştürdüğünü düşünüyorum. Daha kısa  ve özlü bir anlatım sunulabilirdi.







Karakterler üzerinden gidelim...

JOE BELASI


Joe bir kütüphane çalışanıdır. Kendisine hayatı öğreten ve bu soğukkanlı, karanlık yanını ortaya çıkaran sahibinin kuvvetten düşmesi nedeniyle yönetimi fahri olarak devralmıştır. Kitaplarla aşırı hemhal olan her insan gibi dış aleme dair gözlem gücü gelişmiş, içe bakış konusunda usta olmuştur. Geçmişteki deneyimlerinin yarattığı travmaların meydana getirdiği saplantılı düşünceler beynini yiyip bitirmekte, onu takıntılı, kaygılı biri haline getirmekte ve eylemlerini çıkmaza sokmaktadır.


BECK ŞIRFINTISI



Beck üniversitede edebiyat öğrencisidir. Kitap yazmak gibi ideallerin peşinde koşarak şehirde tek başına ayakta kalmak için çabalamaktadır. Bunun uğruna önüne fedakarlık yapmasını gerektirecek zorlu kapılar çıkar. Babasız büyümesi onu ilgiye aç biri yapmış, sevilme isteği onun bir zaafı haline gelmiştir. Zayıf tabiatlı biri her türlü tehlikeye açıktır ve ben merkezli yaşayan birisi de her an birilerinin canını yakıp "kötü" insan olabilir.

* Dizideki olay örgülerinden, kurgudan bahsetmek istemiyorum. Bu pişmemiş poğçanın poğça şeklini bozup tekrardan düz bir hamur haline getirmek gibi, yiyene -yani izleyene- yeni bir tat vermez ve gerek yok. O nedenle dizi dimağımdan süzüldüğünde bana neler kaldı onlardan bahsedeyim, belki poğçanıza çörek otu katmış olurum. 


EVERYTHİNGSHİP (HER ŞEYİŞKİ): 
ZİHİN + BEDEN + RUH BİRLİKTELİĞİ

İLİŞKİLERİN MATEMATİĞİ ÇOK BİLİNMEYENLİ BİR DENKLEM GİBİDİR. BULDUĞUN ÇÖZÜMÜ ŞIKLARDA GÖREMEYEBİLİRSİN DE, ŞAŞIRTICIDIR.



* Herkesin ilgi ve iyilik görmek istediği çok açık. Ama karşımıza çıkan zorlukların önüne biz değil de yanımızda kişi atıldığında ya da yolumuza çıkan taşları bizim yerimize o eğilip kenara attığında hayatımızın kontrolünün kendi elimizden çıktığını hissediyoruz. Hayatımızı kolaylaştıranlara kimimiz minnet duyarken kimileri de Beck gibi bir kişilik saldırısı olarak algılayabiliyor.






* Özellikle erkekler yanlarındaki kadınların kendilerine muhtaç olmasından haz alıyorlar. Kadınların kendilerine ihtiyaç duymaları erkeklerin egolarını tatmin ediyor. Güçlü, kendi başına uçabilen bir kartaldansa miyavlayan süt isteyen bir yavru kedi onların her daim birincil tercih oluyor bu yüzden, çünkü erk sahibi olmak onların koltuklarını kabartıyor ve zevk duyuyorlar. [Karen-Joe ilişkisi]








* İnsanın kendisine dair geliştirdiği değersizlik ve yetersizlik algısı azgın bir sarmaşık gibidir. Tüm yaşamına sirayet eder. Bilhassa güçlü görülen, o örnek alınıp yaşamına özenilen insanların yakınında olmak kişiyi ideal benliğine ulaştıracakmış gibi gelir. Halbuki bir ruh maskesi giymekten başka bir şey değil. Tek başına kaldığında gerçek ve çıplak seni gördüğün için kendinden yine memnuniyet duyazsın. 
[Beck ve arkadaş çevresi] 





* Bir şeyin kıymeti kaybedilince anlaşılır derler, aslında eksik bir cümle. "Değerini anlamak" zaten eskiden de değeri varmış da , sen ancak şimdi farkına varabildin demektir. Fakat kimi zaman değersiz olan bir şey elden uçunca "o benimdi, ama artık değil" diye düşünür, "sahip olmak kaybetmekten her zaman daha iyidir" diye iç geçirerek çıkarcı bir yaklaşımla gözde kıymetli hale gelir. Bu ilişkilerde tiksindirici ve bencilce bir zihniyettir. Tekrar elde edince egon tatmin olur ama birkaç güne eski sıradanlığına ve değersizliğine kavuşur. 
[Beck'in Karen'le Joe'yu yakın görüp 180 derece dönmesi]

 

DİZİNİN KULAĞINA KÜPE OLSUN DEDİKLERİ :)

*Salak olma, gözünü dört aç ve algılarının kapanmasına izin verme, hayatının kontrolü senin elinde olsun, ihtirasların uğruna rüzgarda savrulma. 

* Başarısızlığına mazeret bulma, gitmek istediğim yere varamadım diye şikayet ederken adımların doğru yolda mı bir kontrol et.

* Mutluluğu ararken ve kendine anlam biçerken dış alemdekilerin sana tavırlarını kıstas alma, kendi değerini sen kendin belirlemelisin.

* Sevilmek istersin ama sevilmeyi beklerken; en önce kendini kendin sevmelisin, bunu unutma. Sevilmek için kolların açık gezme, bu sevgi arsızlığı da olsa arsızlığın her türlüsü kötüdür ve her şeyde aşırıya kaçmak bela getirir. 

* Ne olursa olsun geçmişe dayalı kaygılarından ve seni huzursuz edecek yaşantıların hatırasından kurtul, bir ayağın geçmişe saplanmışken diğer ayağında yapabileceklerin sınırlıdır.


* Zorla güzellik olmaz. Sen bir arısın ve illa ki o çiçeğin özünü istiyorsun diye dikenleri battığı halde ısrar ediyorsun, etme. İlerideki bir çiçeğin daha güzel olamayacağını kimse öngöremez.


Bizim söyleyebileceklerimiz bu kadar. 
07.07.2019


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder